Çocuğumun başa çıkamadığı duygular

Çocuğumun başa çıkamadığı duygular

İnsanlar fark edilmeyi ve önemsenmeyi hayatlarının her döneminde beklerler. Yaşamın ilk yıllarından itibaren bebekler kucaklanmayı ve kendilerine ilgi gösterilmesini beklerler. Çocuklarını olduğu gibi kabul eden ve çocuklarını dinleyen ve sevgisini gösterebilen ailelerin çocukları benlik değerleri daha yüksek ve duygularını daha rahat ifade edebilen çocuklardır. Görüldüğü gibi duygular ve duyguları ifade etmenin gücü çocukların geleceği ve kişiliği açısından büyük önem taşımaktadır. Peki duygunun önemi nedir? Nasıl doğru ifade edilir ve ettirilir? Neler yapılabilir?

Gelişim fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal olarak bir bütündür. Her alandaki gelişim birbiriyle bağıntılıdır. Duygular da duygusal gelişimin temelini oluşturmaktadır. Duygusal gelişim yaşam boyu devam etse de en önemli yapı taşları okul öncesi dönemde oluşmaya başlamaktadır. Duygusal gelişim de ailenin ve aile tutumlarının etkisi hafife alınamayacak kadar fazladır. Özellikle okul öncesi dönemde, çocuğun sosyal duygusal gelişimi, gelecekteki kişilik yapısını ve doğru iletişim yeteneğini geliştirmektedir. Duygusal ve sosyal gelişimin niteliği ise anne, baba ve çocuk ile kurulan iletişimin niteliğiyle çok yakın bir ilişkisi bulunmaktadır.. Anne ve babaların, çocuklarını dinlemeye yönelik davranışları, çocuğun ileride kendine olan güvenini, yaratıcı, bağımsız, kendi haklarını koruyabilen, hayır diyebilen, çevresindekilerle işbirliği yapabilen, doğru iletişim kurabilen, çevresiyle uyumlu bir kişilik geliştirmesi için önemli bir rol oynamaktadır.

Duygusal potensiyelin en yoğun geliştiği dönemler ise 9-12 yaş dönemidir. 9 yaşına kadar ben merkezci olan çocuk, artık kendi duygularının haricinde çevresindeki insanların da duygularını anlamaya çalışmaktadır. Sosyalleşmenin en yoğun olduğu dönemde, grubun dışında kalmak istemeyerek, çevresindeki kişilerin de duygu, düşünce ve isteklerine dikkat etmeye başlamaktadır. Bu nedenle, ilişkiler, bağlantılar, topluma veya gruba ait olma durumları bu dönemde gelişmektedir. Daha önce “herşey benim istediğim gibi olmalı, ben merkezdeyim” diye düşünen ve isteyen çocuk, bunun yerine dürüstlük ve adalet, adillik arayan sevgi ve şefkat dolu birer birey haline gelmeye başlamaktadır. Bu yaşlarda artık yapacağı davranışların kendisine ve çevresine neler kazandıracağını ve kaybettireceğini de düşünmeye başlar. Ayrıca bu dönemde ölümü fark ederek ölüm korkuları başlayabilir. Özellikle sevdiklerini kaybetmekten korkan çocuk, bu dönemde özellikle ailesini kaybetmek korkusuyla ailesine çok daha fazla sevgi ve yakınlık göstermesine ve daha fazla sevgi ve yakınlık beklemesine yol açabilmektedir. Fakat ölüm korkusu olumsuz etkisinden çok çocuğunuzun bakış açısını daha genişleterek, hayal dünyasını daha fazla gelişmesine yol açabilmektedir. Hayalleri yapıcı olabildiği kadar yıkıcı da olabilmektedir. Bu konuda ailelerin verdiği destek ve çocuklarını dinlemek ve onu anlamak, anladığını göstermek çok önemli bir hale gelmektedir. Çocuğunuz bu dönemde sosyalleşmesinin daha fazla olması sayesinde çevresindeki iki yüzlülük, yalanlar ve aldatmaları tanımaya başlamaktadır. Ve bunlarla nasıl başa çıkabileceğini böylelikle öğrenebilmektedir. Bu dönemde çocuğunuzun en çok ihtiyaç duyduğu özellikler ise dürüstlük, adalet, yardımcı olma, kibarlık, heyecanlı ve maceralı yolculuklar ve keşifler olacaktır.

Peki öfke patlamaları geçiren çocuğunuz da duygularına mı yenik düşüyor?

Duygularını bastıran çocuklar, gerginliğini ve kızgınlığını ifade etmesine izin verilmeyen çocuklar biriken kızgınlık ve saldırganlık duygularını kaldıramayarak, ağlama krizlerine girebilir, kendilerine, eşyalara veya çevresine vurmaya zarar vermeye başlayarak içlerindeki duyguyu boşaltabilirler.

Peki tüm bu durumlarda neler yapmalıyız, nasıl başa çıkmalıyız, duygusal gelişimini nasıl doğru yönlendirmeliyiz?

  • Çocuğunuz öncelikle anlaşılmak ister, anlaşıldığını bilmek ister. Oysa ki büyükler bazen çocuklar, duygularına anlam verdiğinde daha kötü hissedebileceğini düşünürler. Bu yüzden de anlam vermeden duygudan uzaklaştırmaya çalışırlar. Böylelikle çocuk anlaşılmadığını ve önemsenmediğini hissederek daha da üzülür. Bunun tam tersine çocuğunuz hissettiklerini ve yaşadıklarını sizden duyduğunda daha çok rahatlar. Böylelikle yaşadıklarını ve duygularını hem anlamlandırabilir hem de anlaşıldığını hisseder. Bu şekilde büyüyen bir çocuk, çevresindekilerin duygularını anlamaya çalışan empatik bir kişilik yapısı geliştirecektir.
  • Çocuklarını anlayan ve çocuğunun istediklerini yapan aileler ne yapacaklar? Yine de çoğu zaman duygusal ve davranışsal problemler ortaya çıkıyor, hiç mutlu olamıyor değil mi? Bazı aileler çocukları imkansız bir şey istediklerinde, üzüldüğü ve ağladığı zaman onu anladıklarını göstermek için istediklerini yaptıkları zamanlar olur. Fakat çocuğu anlamaktan bahsettiğimiz tam olarak bu değil. Bunu fark eden çocuk bir yöntem olarak kullanarak her istediğini bu şekilde yaptırmayı deneyecektir. Ve bir süre sonra da mutlu olmak için ya da davranış kazandırabilmek için istediklerinin olmasının bir önemi kalmayacaktır. Dünyayı bile verseniz ne duygularını ifade edebilecek ne de mutlu olabilecektir. Çocuğunuzun sadece duygularını anlayın ve sadece duyguları hakkında konuşun. Onu anladığınızı sözlerinizle belli edin. Bir çok yaş grubu için anlaşıldığını bilmek bile gerçeği kabullenmesini sağlayacaktır. Bunun için içten bir, “Hımm, anlıyorum.”, “Bunun için üzgün olduğunu görüyorum.”, “Durumu değiştirmek istiyorsun ama değiştiremiyorsun.”, “Keşke sihirli güçlerim olsaydı, sana yardım edebilseydim.” gibi cümleler bile etkili olacaktır.
  • Çocuğunuza zaman ayırın ve onu etkili bir şekilde dinleyin. Duyguları hakkında konuşun. Duygusunu isimlendirmesine yardım edin. Çocuğunuzun yerine karar vermeden önce onu dinleyin ve beraber karar verin.
  • Çocuğunuza onu sevdiğinizi söyleyin ve bunu davranışlarınızla da gösterin. Unutmayın çocuğunuzu sevmek onun her istediğini almak ve yapmak demek değildir. Çocuğunuzla geçirdiğiniz etkili bir 15 dakika bile onu sevginizi gösterebilir.
  • Göz kontağı kurun. Gülümseyin. Onu olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin.
  • Eleştiri yapmak yerine çocuğunuzla işbirliği kurun.
  • Geleceğe yönelik tahminler(Böyle gidersen istediğin okul olmayacak) yerine problemi tanımlayın ve durumdan dolayı kendi duygularınızı anlatın. Kendi beklentilerinizi anlatın(“Bir daha ki sefere daha iyi olacağını umuyorum gibi”). Çözümler bulmasına yardım edin. Problemi çözmek için teşvik edin. Birlikte bir çözüm listesi oluşturarak, içinden birini birlikte seçip hemen eyleme geçirebilirsiniz.
  • Cezalandırmak yerine kendini affettirme yolu bulmasına yardım edin.
  • Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın. Başka çocuklarla kıyaslanması kendisine değersiz hissettirecektir. Çocuğunuzu kendine özgü birey olarak kabul etmeniz duygusal sağlığının temelini oluşturacaktır.

Çocuklarının duygularıyla baş etme konusunda zorlanan aileler olursa İzmir Karşıyaka Psikolog merkezimizde Çocuk ve Oyun Terapisi ve Ebeveyn Danışmanlığı hizmetleri vermekteyiz. İletişim bölümündeki mesaj veya telefon yoluyla ulaşabilirsiniz.

Kaynakça:

Eylem Yüksel-Çocuk Anne Baba Yaşam Rehberi

Haluk Yavuzer – Çocuk Eğitimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir